MHP kötü yakalandı… Konu Vahdettin

Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin bugünkü köşesine MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 2009 yılında yaptığı bir açıklamayı taşıdı.

Tunç Soyer’e 9 Eylül’de yaptığı konuşma üzerinden yüklenen Devlet Bahçeli’nin 21 Ağustos 2009’da yaptığı açıklamada “Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı” ifadesini kullanmıştı.

Aytunç Erkin’in “Vahdettin, açılım ve MHP’nin sert tavrı” başlıklı yazısı şöyle:

“O toplantı çok uzun sürmüştü.

Tam 6 saat 40 dakika!

Milli Güvenlik Kurulu (MGK), 20 Ağustos 2009’da, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında toplanmış, öğle saatlerinde başlayan toplantı akşam saat 20.30 civarında bitmişti. Toplantıdan sonra yayımlanan bildirinin birinci maddesi dikkat çekiciydi:

“Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak üzere, İçişleri Bakanlığı eş güdümünde yapılan çalışmalar hakkında Kurul’a bilgi sunulmuş ve çalışmaların devamı tavsiye edilmiştir.”

İçişleri Bakanı o dönem Beşir Atalay’dı ve “Çözüm-açılım” sürecini etkin bir şekilde yönetiyor, raporlar hazırlıyor, MGK’ya sunumları da o yapıyordu. Aslında süreç, 11 Mart 2009’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Tahran’a giderken, “Kürt sorunuyla ilgili önümüzdeki günlerde çok iyi şeyler olacak. Bu meseleyi sadece sınır dışına yüklemek yanlış olur” sözleriyle kamuoyuna duyurulmuştu.

24 Mart 2009’da da Gül, Irak’a giderken uçakta, “Kuzey Irak Yönetimi” yerine, ilk defa “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” dedi. Bir gazeteci “Kürdistan mı dediniz?” diye sorunca Gül “Ne diyeceğim? Kendi anayasalarında yazıyor” yanıtını verdi.

Bu arada Oslo’da da PKK terör örgütü yöneticileriyle istihbaratın görüştüğünü kimse bilmiyordu o ses kaydı çıkana kadar.

Neden bunları hatırlattım?

Siyasetin ideolojiyi nasıl etkilediğini ve zaman zaman fikirden ödün verildiğini anlatmak için.

“OSMANLI’NIN YIKILIŞINDA ROL ALANLAR”

20 Ağustos 2009’daki MGK bildirisinden sonra bir açıklama dikkat çekici ve oldukça sertti.

MHP lideri Devlet Bahçeli yazılı açıklamasında (21 Ağustos 2009) şu cümleleri kurdu:

“… Söz konusu açıklamada; hükümetin başlatmış olduğu milletimizi ayrıştırma projesinde, çalışmalara devamın tavsiye edilmiş olduğu ifade edilmiştir. Bir konunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından savunuluyor ve bunun da bir yüksek kurulda konuşuluyor olması da o konuyu milli ve meşru hale getirmeyecektir. Nitekim milletimize esaret dayatan Mondros Mütarekesi’nin de devlet yönetiminin rızası ile hayat bulduğu bilinen en acı gerçeklerden birisidir.

“… Unutulmamalıdır ki, Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı. Başbakan Erdoğan’ın geride kalan yıllar içinde milli kimliği tartışmaya açan, etnik kimlikleri okşayan iptidai siyaset anlayışının, tam bir yıkımın yolunu açacak girişimler için fırsat aradığı bilinmektedir.”

MHP’nin bu açıklamasına yanıt gecikmedi. Aynı günün akşamı (21 Ağustos 2009) Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nden basın açıklaması yapıldı. İsim verilmeyen ve Bahçeli’nin eleştirisine tepki olarak değerlendirilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “… MGK toplantılarında yapılan görüşmelerin gizli olduğu kamuoyunun malumudur. Buna rağmen, dünkü (önceki gün) MGK toplantısında yapılan bir sunumun içeriği ve bu konuyla ilgili çalışmaların sınır ve doğrultusu konusunda sayın üyelerin ifade ettiği görüş ve tavsiyeler hakkında bilgi sahibi olunmadan, bugün MGK’yı ve sayın üyelerini hedef alarak yapılmış olan bir açıklama yakışıksız bulunmuştur.”

Peki… Bahçeli’nin “… Nitekim milletimize esaret dayatan Mondros Mütarekesi’nin de devlet yönetiminin rızası ile… Osmanlı devletinin yıkılışında rol alanlar da devlet başkanı, devlet ve hükümet adamı sıfatı taşıyorlardı” cümlelerinde hedef kimdi? 4 Temmuz 1918’de tahta çıkan Vahdettin!

8 Ekim 1918’de, Talat Paşa başkanlığındaki İttihat ve Terakki Kabinesi istifa etti. Yerine Ahmet İzzet Paşa başkanlığında bir kabine kuruldu ve bu kabine savaşı bitiren Mondros Mütarekesi’ni 30 Ekim 1918’de imzaladı. Sonrasını biliyorsunuz…

SORU ŞU: İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in hedef aldığı isim de Osmanlı’nın son dönemi yani Vahdettin, Damat Ferit Hükümeti değil miydi?

DAĞLICA, TARAF VE AÇILIM RAPORU

Osmanlı İmparatorluğu’yla kimse kavga etmiyor. Söğüt’ten başlayan devlet kuruluşu tarihsel anlamda aklı başında olan herkes yerli yerine oturtuyor! Mesele… Osmanlı’nın son döneminde İngiliz emperyalizmle yapılan işbirliği, Kuva-yı Milliye’nin karşısına çıkarılan Kuva-yı İnzibatiye ordusu, Vahdettin’in imzasıyla Atatürk ve silah arkadaşları hakkında verilen idam kararları! Şu da bilinmeli:

Bugün iki çizgi karşı karşıya geldi.

Emperyalizmle yürüyen iktidarla buna karşı bağımsızlığı savunan Kemal’in milliyetçileri arasında kimin tarafında olacaksın?

Hatırlatalım: 2009’da MHP’nin karşı çıktığı “Açılım” da üçüncü gözün hakemliğinde geliştirilen uluslararası bir operasyondu. Bir kez daha yazmakta fayda var!

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’la, 15 Şubat 2019’da yaptığım röportajdaki şu tespitler açıklayıcı:

“… 21 Ekim 2007’de, Hakkari’de Dağlıca Karakolu’na yapılan saldırı çok önemli. O saldırı, terör örgütünün yapısına baktığınız zaman çok koordineli bir saldırıdır. Dağlıca’nın, sadece PKK tarafından planlanıp, organize edildiğini düşünmüyorum. Mutlaka dış destek var. ABD’nin desteği olduğunu düşünüyorum. Özellikle saldırıdan sonra yaşananlar basit olmadığını gösteriyor. Ancak Dağlıca’dan sonra yaşananlar bunun taktiksel değil stratejik olduğunu ortaya koydu. Bu yüzden PKK tek başına yapmadı. 21 Ekim saldırısından sonra medyada TSK’ya karşı korkunç bir propaganda başladı. ‘TSK silahlı mücadelede başarısızdır’ demek istediler. 15 Kasım 2007’de de Taraf adlı kağıt parçası yayın hayatına girdi. Tesadüf mü? 15 Ekim 2007’de de Dağlıca saldırısından altı gün evvel ABD Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık yapan David L. Phillips, ‘PKK’nın silahsızlandırılması’ için rapor hazırladı. Raporda da derin devlet var ve TSK yine hedefte. 12 Haziran 2007’de de Ergenekon’un düğmesine basılıyor. Büyük komplo Ergenekon ve diğer komplolar. O gün cemaat bugün FETÖ, tek başına değildi. George W. Bush yönetiminin bu konuya destek verdiği ortada.”

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir