Lidya’nın Altın Tacı

Hakan Atis | [email protected] Binlerce yıl önce hayatımıza giren paranın insanlığı nasıl etkileyeceği, değiştireceği ve güç savaşlarına yön vereceği her zaman merak konusu olmuştur. Romalı devlet adamı ve hatip Marcus Tullius Cicero’nun “Para savaşın ruhudur” sözü bunu doğrular niteliktedir. Bilinen tarihe göre paranın ana vatanı, Anadolu’nun batısında yer alan, bereketli topraklarıyla ünlü Manisa’nın Salihli ilçesinin açık hava müzesi olan Sart (Sardes) beldesidir. Yolunuz Manisa’ya düşerse sahip olduğu binlerce yıllık görkemli tarih sizi tüm ihtişamıyla kucaklayacaktır. Antik Çağ’da “Magnesia”, Roma İmparatorluğu Dönemi’nde “Magnesia ad Sipylum” olarak anılan kentte mola verin. Ben her defasında Frigya Kralı Tantalos’un talihsiz kızı Niobe’yi simgelediğine inanılan Ağlayan Kaya’nın yanı başında zamanı durduruyorum. Kır kahvesinde kuşların sesiyle hayatı sorguluyorum. Söylencelere göre acımasızlığıyla ünlü Zeus’un saçtığı lanetin, sessizce akan suyla sembolize edilişindeki ironiyi düşünüyorum. Ardından Sardes’in insanı cezbeden çağrısına uymadan önce Yeni Han’dan Sultan Camii ve Külliyesi’ne uzanan turumu tamamlıyorum. Sonrası Aynı Ali Çay Bahçesi’nin nefis bitki çayları eşliğinde geliyor. Derken tarihin cömert davetine uyup 70 km mesafedeki antik kente hareket ediyorum. Bu arada lezzet severler için kısa bir notum olacak. Salihli’nin odunda pişirilen köftesini pas geçmeyin. Değirmen veya Meşhur Salihli Odun Köftecisi’nde açlığınızı keyifle giderebilirsiniz. Ardından Antik Çağ’ın ihtişamlı başkentine merhaba diyeceğiniz Kral Yolu ile unutulmaz saatlere merhaba diyebilirsiniz.

En eski üçüncü sinagog

M.Ö. 1300’lere dayanan geçmişiyle bilinen Sardes, Lidya Devleti’nin başkenti olmakla kalmamış, devlet güvencesiyle piyasaya sürdüğü para ile tarihin ilk darphanesi unvanına sahip olmuştur. Bunun yanı sıra M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen dünyanın üçüncü sinagoguna ve İncil’de anılan yedi kiliseden birine kucak açan antik kent, her yönüyle cazibe merkezi olmayı başarmıştır. Bu bölgenin taçlandığı dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun sancak kenti Manisa’nın diğer şehzade kentleri arasından sıyrılıp parladığı tarihlerdir. Aktaracağım iki isim kentin ve çevresinin görkemini anlatmaya yeter. Dünya tarihinde yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet ve üç kıtaya hükmeden Kanuni Sultan Süleyman demem yeterli sanırım. II. Mehmet ve Kanuni, Sardes ve çevresinde kim bilir kaç kez sürek avına çıktı? Çoğu toprağın altında duran görkemli antik kent, onlarda ne duygular çağrıştırdı? Bunu hep merak ederim. Çeşitli kaynaklara göre Mezopotamya dışında bilinen en büyük savunma duvarları ile çevrili olan kent, gymnasium, hamam, sütunlu cadde, Artemis Tapınağı ve çevresiyle birlikte binlerce yıl öncesini bugüne taşıyor. Gözlerinizi kapatıp sessiz bir hayal yolculuğuna çıktığınızda kendinizi nefes kesici bir güzelliğin içine buluyorsunuz. Etrafınızı müthiş bir tarihi senfoni kaplıyor. Bu nedenle yazımı noktalamadan önce şu düşüncemi paylaşmak istiyorum. Animasyon ve üç boyutlu sinema teknolojisi sayesinde geçmiş adeta günümüzde yaşanabiliyor. Sanal gerçeklik gözlükleri bunu mükemmel sağlıyor. Sardes, böyle bir uygulamayı hak ediyor. Ev sahipliği yaptığı para ile öne çıkarılıyor. Oysa Yahudiliğin Seferad kolunun doğum merkezi, Kral Yolu’nun başlangıç noktası, kanalizasyon sistemi M.Ö. 660’larda Thales’in imzasını taşıyan müthiş bir tarih galerisinden söz ediyorum. İşte bu nedenle sahip olduğumuz benzersiz antik değerleri olabildiğince duyurmaya ihtiyaç var. Milliyet Arkeoloji, son derece önemli bir kaynak. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başarılı çalışmalarını da alkışlamak gerek. Emeği geçenlerin tümünü kutluyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir