Toygun Atilla
Şıkırdayan terlik sesinin sahibi, dizinin hemen altına kadar uzanan şortu, dev gövdesini sımsıkı saran t-shirtü ile 60-65 yaşlarında bir bey abiye aitti…
“Selamın aleyküm”
Karakoldaki polisler ve vatandaşlar hep birlikte yanıtladı: “Ve aleyküm selam”
Elindeki A-4 kağıdını hemen karşısındaki polise uzattı: “İfademi alacakmışsınız. Ha birisu benden şikayetçi mi olmuş ne ? Kimsenin tavuğuna kış demedük. Kim bizden şikayetçi olmuş”
Şivesinden Karadenizli olduğu belliydi.
Daha konuşacaktı ama polis memuru hemen sözünü keserek duruma el koydu.
“Ver abi o kağıdı, bi de bana bi zahmet TC kimlik numaranı söyle”
Polis memuru bir yandan elindeki evrakı inceliyor, diğer yandan da bilgisayara TC kimlik numarasını giriyordu.
“Bey abi, durum anlaşıldı. Sen birine hakaret etmişsin. Az şöyle otur, elimizdeki işleri bitirelim. İfadeni alalım”
“Ne hakareti. Ben kimseye hakaret falan etmemişimdir. Yanlışlık olmuş herhalde. Sokağa bile zor çıkıyorum. Şeker, tansiyon ne ararsan var. Ya hastaneye gidiyoruz, ya torun görmeye. Benden şikayetçi olacak tek kişi tanıyorum. O da evdeki yengendur. O da bizden şikayetçi olmamıştır herhalde” dedikten sonra kahkaha attı.
Karakoldaki polisler, vatandaşlar da gülüyordu.
Bey abinin, şikayetçisinin kim olduğunu öğrenmeden susmayacağı belli olmuştu. Sabırsızlığı her halinden belliydi.
Polis memuru merakını gidermeye karar verdi: “Ali Mahir Başarır bey abi. Şikayetçin Ali Mahir Başarır’mış. Tanıyor musun kendisini”
Karakolun kireçle boyanmış tavanına doğru gözlerini dikti: “Ali Mahir Başarır, Ali Mahir Başarır. Kimdir evladım bu, hiç tanımam bilmem kendisini. Dedim sana yanlışlık olmuş”
Polis memuru da muziplik peşindeydi.
Bıyık altından gülerek konuştu: “E be abicim tanımadığın bilmediğin adama neden hakaret ediyorsun o halde. Bak sende yoruluyorsun bizi de yoruyorsun”
“Evladım tanımadığım bilmediğim adama neden hakaret edeyim. Manyak mıyım ben. Diyorum ya, belli yanlışlık olmuş”
Polis memuru elindeki evraka bakarak, “Abicim adama sosyal medya hesabından, “Kuduz köpek gibi ne konuşuyorsun” demişsin. Milletvekili bu Ali Mahir Başarır, o da senden şikayetçi olmuş”
“Facebook facebooktan yazdım. Hah şimdi hatırladım. Evet dedim. Dedim de, bu hakaret değildur ki. Kuduz köpek demenin neresi hakarettir”
Hem polisler hem de karakoldaki vatandaşlar gülüyorlardı.
Karşı masada ifade alan polis memuru da elindeki evrakı bıraktı olaya müdahil oldu: “Daha ne diyeceksin bey abi adama. Sokakta söylesen bunu birine kavga sebebi. Hakaret etmişsin işte adama”
“Ha ben hakaret etmişim. O da yememiş içmemiş beni şikayet etmiş öyle mudur ? Vay anasını arkadaş ne günlere kaldık. Kuduz köpek demek ne zamandır hakaret. Biz köyde kime kızsak böyle deruz”
Herkesi tekrar bir gülme almıştı.
“Abicim torunla torbayla ilgilense, nedir bu facebook işleri. Bak karakolluk olmuşsun”
“O facebook’un ağzına köpekler işesun emi” dediğinde karakolun içi kahkaha ile yıkılıyordu.
Tekrar konuşmaya başladı:
“Hem ayrıca ben ne demüşüm. Adamlar reise neler diyor. Küfrün, hakaretin bini bin para. Hem de koskoca reise ediyorlar onca lafı”
Polis memuru gülerek, “Reise hakaret edenlerin de ifadesini alıyoruz bey abi. Sen merak etme. Her gün bi sürü kişi burada ifade veriyor”
“İfade veriyor da ne oluyor evladım. Ettükleri küfürler yanlarına kar kalıyor. Ayrıca ben ne demüşüm, “Kuduz köpek gibi konuşma” demüşüm bunun neresi hakarettir. Onlar reise söverken iyi midur?”
Karakola kimsenin kimseyi ikna edemeyeceği belliydi. Mavra bir süre daha sürdü. Kahkahalar, gülümsemeler devam etti.
Başka bir polis memurunun karşısında ifade veren ve muhalif olan kişi de sohbete katılmış, o da kendince bey abiyi kızdırıyordu.
Ama herkes gülüyor, birbirlerine şaka ile takılıyordu. Ortada ne kavga ne de gerginlik vardı.
Tüm bunlar, geçen hafta yaptığım bir haberle ilgili ifade vermek için gittiğim karakolda yaşandı.
Her gün onlarca kişinin sosyal medyadaki hakaretler yüzünden ifade verdiğini öğrendim.
Adliye ve karakollarda sosyal medyadaki hakaretler yüzünden binlerce şikayet dosyası birikmiş.
Birbirlerini tanımayan insanlar, birbirlerine küfür hakaret ettiği için mahkemelik…
Karakolların yeni iş kolu ise “sosyal medya hakaretleri” ile ilgili şikayetlerle ilgili ifade almak olmuş.
Siyasetin, siyasetçilerin nahoş dili, onların taraftarlarının da dilini özellikle sosyal medya ortamında küfür ve hakaret seviyesine çıkarıyor.
Seçimler yaklaşırken, iyice sivrileşeceği belli olan o dil, sosyal medyadaki “savaş” ortamını daha da arttıracağı ise maalesef şimdiden belli.
Sosyal medya savaşlarında “hakaret ve küfür” silahı yerine “zeka ve nükteyi” artık kullanmak gerekmiyor mu?
Toygun Atilla